The Red King – Tanıtım
2 yorum pirate 04 Haziran 2024 08:37
Alibi’nin yeni dizisi The Red King, 24 Nisan’da izleyici karşısına çıktı. Sezon, 6 bölümden oluşmakta. 55 dakikalık sezon finali dışındaki bölümlerin süreleri 45-46 dakika uzunluğunda.
Gizem ve gerilim yüklü bir suç draması olan The Red King‘in yaratıcısı Toby Whithouse. Bölümlerden dördünü Daniel O’Hara, ikisini Lisa Clarke yönetmiş. Whithouse ve O’Hara’ya Philippa Collie Cousins, Davina Earl, Nicola Shindler ve Guy Hescott gibi isimler eşlik etmişler yapımcı koltuğunda.
Hikayemizin merkezinde Grace Narayan isimli bir kadın var. Anakarada yer alan bir şehirde komiser yardımcısı olarak görev yapmaktayken gözü pek bir şekilde ve üstün görev bilinciyle hareket edip bir davada bir şeyleri fazla kurcalamış anladığımız kadarıyla. Bunun sonucunda da terfi görünümlü sürgün olarak St. Jory isimli, küçük, kurgusal bir adaya görevlendirmesi yapılıyor. Adada bulunan karakola sorumlu komiser olarak atanan Grace, adaya ayak basar basmaz eski komiserin ilgilenmek konusunda pek istekli olmadığı bir kayıp çocuk davasını yine gözü pek bir şekilde devralacak ve olaylar gelişecek.
Karakterlere ve oyunculara kısa kısa değinelim:
Grace Narayan karakterine Bodyguard, Vigil, The Lazarus Project, Wild Bill ve Paranoid gibi dizilerden anımsanabilecek Anjli Mohindra hayat veriyor.
James Bamford, adadaki karakolda görev yapmakta olan yegane polis memuru, hatta yegane çalışan konumundaki Owen karakterini canlandırıyor. Eski komiserden ve ada ahalisinin tepkilerinden bir miktar çekinerek hareket etmekte Owen. Evli ve küçük bir bebeği var.
Keeping Faith, Outlander, The Third Day ve Stella gibi dizilerden anımsanabilecek olan Mark Lewis Jones‘u söz konusu eski komiser Gruffudd Prosser karakteriyle izliyoruz. Irkçı, cinsiyetçi ve son derece saygısız bir adam.
Hustle, Van der Valk, Safe, Flack, Snatch ve Mad Dogs gibi dizilerden aşina olduğumuz Marc Warren, söz konusu kayıp çocuğun babası Ian Prideaux karakterini canlandırıyor. Bir doktor kendisi. Yaklaşık 1 sene önce yine festival döneminde kaybolan 13 yaşındaki oğlunu bir umutla aramaya devam etmekte. Oğlu kaybolduktan sonra kendisini içkiye vermiş durumda.
Bridgerton dizisinden anımsanabilecek Adjoa Andoh, adanın toprak ve mülk zengini Heather Nancarrow karakterine hayat veriyor. Adanın tek siyahi yerlisi o gördüğümüz ve anladığımız kadarıyla. Annesi Ganalı imiş. Babası ise buralı. Dedesi yani babasının babası, adanın eski yerleşimcilerinden biriymiş. Bir grip salgınında aşı geliştirmiş. Ayrıca adına ‘Doğru Yol’ ismini verdiği paganımtırak bir din icat etmiş. O zamanlarda adada sadece 10 hane varmış ve bu haneler arasında bu din yayılmış. Sonrasında ada nüfusu arttıkça etkisini yitirmiş. Ama hala bu inançtan etkilenmiş bir festival düzenlenmekte her yıl adada. Yaklaşmakta olan bu festivale turistler yoğun bir ilgi göstermekteler.
Mum, Hanna ve Fearless gibi dizilerden anımsanabilecek Sam Swainsbury, adadaki kilisede peder olarak görev yapmakta olan Douglas Carrisford karakterini canlandırıyor.
Clink ve Showtrial gibi dizilerden anımsanabilecek Lu Corfield, adadaki barın işletmecisi Lowri Bain karakterine hayat veriyor. Grace’e de barın üstündeki evinde bir oda kiralamış durumda. Winter (Maeve Courtier-Lilley) isminde bir genç kızı var.
The Cuckoo, The Holiday, The Drowning, Three Girls, Humans, Lightfields ve In the Club gibi dizilerden tanıdığımız Jill Halfpenny, ilerleyen bölümlerde diziye dahil olmuş. Ortaya çıkacak yeni bir gelişmenin de etkisiyle anakaradan adaya görev icabı gelecek olan Ann Fletcher isimli bir polis dedektifine hayat vermiş.
Rosie Sheehy, Owen’ın eşi Elan Parry karakterini canlandırıyor. Grace’in varlığından rahatsız. Biraz da kıskanıyor gibi.
Tuyen Do, Gruffudd’un eşi Minh Prosser rolüyle karşımıza çıkmakta.
Kadroda ayrıca Dylan Jones, Lloyd Meredith, Lauren Morais, Jim Kitson, Oliver Ryan ve Aled ap Steffan gibi isimler mevcut.
Dizinin ilk bölümünü izledim ve idare eder buldum. Yan rollerde tanıdık simalar mevcut. Başroldeki Anjli Mohindra da fena sayılmazdı ilk bölümde. Hikayenin ne derece merak unsuru uyandırabildiği tartışılır ama. Grace’in adaya gelmeden önce neler yaşadığını daha fazla merak ettim açıkçası ben. Hele de o açılıştaki intihar sahnesinin ardından.
yorumlar
Sanki adada Gruffudd başta olmak üzere yeterince s.o.t.b. yokmuş gibi Jill Halfpenny’nin karakteri Ann’e ve yanında getirdiği asshole zenciye maruz kaldık bir de bu bölüm. Bu Grace cidden çok sabırlı bir kadın.
Grace’in adaya sürgün edilmesine neden olan hikayeyi de anlattılar bu bölümde. Pek beklediğim gibi bir şey çıkmadı açıkçası.
S01E05
Ara bölümlerin seviyesi tartışılabilir belki ama açılış ve kapanış bölümleri gayet başarılıydı bence.
Sezon finali, bir duygu ve fikir karmaşası yaşattı. Nancarrow öyle bir şov yaptı ki orada-ahalinin önünde- vicdan sahibi herhangi bir insan evladının kafasının karışmaması pek de mümkün değildi açıkçası. Başarılı sahnelerdi o sahneler. Sağa kayanlar ve sola kayanlar arasında sürprizler vardı.
benim de gözüme çarpmıştı. Lakin böyle bir şovla bitmesi daha şık oldu tabii. Bölümün son 25 dakikasına girerken
. İlk yarım saat kadar değildi belki ama o süreç de fena geçmedi.
Son 2 bölümde
veda ettik. Son sahneyle 2. sezona niyetli bir kapanış yaptılar. Bu üçlüye ek olarak olası 2. sezonda
da olmaz muhtemelen. Diğerlerinin olmamasına bir engel yok. Jill Halfpenny’yi küçük bir sahneyle bile olsa 2. bölümün ardından bu bölümde yeniden görürüz diye düşünüyordum ben ama öyle bir şey olmadı. Olası 2. sezonda o da döner herhalde yeniden. Yine 1 bölümlüğüne bile olsa. 2. sezonun olmasını isterim bu arada ben de. Yalnız bu kez 6 değil, 4 bölümle gelsinler. Ve final sezonu niyetiyle gelsinler elbette. Grace Narayan ile son bir St. Jory yolculuğuna daha çıkalım.