BBC One’ın yeni mini dizisi World on Fire‘ın tanıtımıyla karşınızdayız bugün. Aşk ve savaşın öne çıkan iki unsur olarak sunulduğu bir dönem draması olan World on Fire, 29 Eylül 2019 tarihinde başladı. Henüz 2 bölümü geride kaldı ve toplam 7 bölümden oluşuyor.

Desperate Romantics ve The A Word gibi dizilerin yaratıcısı olarak tanıdığımız Peter Bowker, dizimizin yaratıcısı konumunda. Yapımcı koltuğunda ona Damien Timmer, Helen Ziegler, Chris Clough, Lucy Richer ve Marcus Wilson gibi isimler eşlik ediyor.

Çekimleri çeşitli ülke ve şehirlerde yapılan dizinin ilk iki bölümü 56-57 dakika uzunluğundaydı.

Sene 1939. Almanya, Polonya’yı işgal etmek üzere son hazırlıklarını yapmakta ve 2. Dünya Savaşı başlama arefesinde. Tüm dünya yaklaşan Alman tehdidinin bilincinde.

Savaşı İngiliz, Amerikan, Polonyalı, Fransız, Alman gibi ırklardan ve gazeteci, garson, çevirmen, şarkıcı, doktor gibi mesleklerden olan karakterlerimizin gözünden ekrana aktaran dizi, aşk ve romantizm gibi unsurları da kullanarak hikayeyi daha ilgi çekici bir şekilde sunmaya çalışıyor.

*Bir devlet kurumu emrinde çevirmen olarak çalışmak üzere Polonya’daki görev yerine gitme arefesinde olan, varlıklı bir aileden gelen genç bir İngiliz olan Harry Chase karakterinde Little Women dizisinden anımsanabilecek Jonah Hauer-King‘i izliyoruz.

*Harry’nin İngiltere’de geride bıraktığı sevgilisi Lois Bennett rolünde Julia Brown‘ı izleme fırsatı yakalıyoruz. Lois, rahmetli annesi gibi şarkıcılık mesleğini icra ediyor alnının akıyla. Bağımsız, biraz da başına buyruk genç bir kadın kendisi.

*Harry’nin Varşova’da tanışıp kaynaştığı yeni sevgilisi Kasia Tomaszeski karakterine 1983 dizisinden anımsanabilecek Polonyalı aktris Zofia Wichlacz hayat veriyor. Kasia, ailesine değer veren bir genç kız. Bir restoranda garsonluk yapıyor.

*Mad About You ve Shots Fired gibi diziler dışında As Good as It Gets, Twister ve What Women Want gibi sinema filmlerinden de yakinen tanıdığımız Amerikalı ünlü aktris Helen Hunt‘ı Varşova’da görev yapan Amerikalı bir savaş muhabiri olan Nancy Campbell rolünde izleme şansı elde ediyoruz.

*Sense8 ve Stargate Universe dizilerinden tanıdığımız Brian J. Smith, Nancy’nin Paris’te yaşayan yeğeni Webster rolüyle karşımıza çıkıyor. Webster, Paris’in eğlenceli atmosferini seven bir doktor.

*The Oath, The Frankenstein Chronicles, Legends ve Game of Thrones gibi dizilerden aşina olduğumuz Sean Bean‘i Lois’in fabrika işçisi babası Douglas Bennett rolünde izliyoruz.

*Harlots, Mum ve Fleming gibi dizilerden aşina olduğumuz Lesley Manville, Harry’nin kontrol meraklısı, kibirli annesi Robina Chase rolüyle karşımıza çıkıyor.

*The Last Kingdom ve The Halcyon dizilerinden anımsanabilecek Ewan Mitchell‘i Lois’in başı beladan eksik olmayan erkek kardeşi Tom Bennett rolünde, Eryk Biedunkiewicz‘i ise Kasia’nın küçük kardeşi Jan rolünde izliyoruz.

İlk 2 bölüm itibarıyla fena gitmiyor dizi. Yeterince akıcı, görsel olarak da yeterli bir dizi. Kadrosu da hiç fena değil. Bu 2 bölümlük süreçte Julia Brown ve Zofia Wichlacz’ı izlemesi keyifliydi özellikle.

İşin sadece savaş kısmına odaklanıp uzun savaş muhabbetleri yaparak izleyiciyi sıkmıyor muadillerinin aksine dizi. Romatizme dayalı sahnelerle ve neşeli müziklerle daha renkli kılmışlar hikayeyi. Bu şekilde ve ayarda devam ettiği takdirde sezonu tamamlarım diye düşünüyorum.

Benim diziyle ilgili söyleyeceklerim şu an için bu kadar. İzlemeye niyeti olanlara iyi seyirler dilerim.

Bu da dizinin fragmanı: