The Boys – Tanıtım
227 yorum pirate 02 Ağustos 2019 08:43
Amazon, 26 Temmuz 2019 tarihinde bir çizgi roman uyarlaması olan The Boys dizisini bizlerle buluşturdu.
Aynı isimli çizgi roman serisinin ilk sayısı 2006 yılında yayınlanmış. Yazarı Garth Ennis, çizeri Darick Robertson olan söz konusu çizgi roman serisini televizyona uyarlayan kişiler ise Evan Goldberg, Eric Kripke ve Seth Rogen üçlüsü. Kripke, dizinin yürütücüsü (showrunner) konumunda. Goldberg-Rogen ikilisine yapımcı koltuğunda Neal H. Moritz, Anne Cofell Saunders, Darick Robertson, Craig Rosenberg, Rebecca Sonnenshine ve Philip Sgriccia gibi isimler eşlik ediyor.
2. sezon onayını daha ilk sezonu başlamadan cebine koyan The Boys‘un ilk sezonu 8 bölümden oluşuyor. Dizinin bölüm süreleri ise 55-66 dakika arasında değişmekte.
KONU
Hikayemiz Hughie Campbell isimli sıradan bir gencin çok sevdiği kız arkadaşının A-Train isimli bir süper kahramanın büyük dikkatsizliği sonucu öldürülmesiyle başlıyor. Akabinde Billy Butcher isimli bir adam Hughie’nin kapısında beliriyor ve ona intikam fırsatı teklif ediyor. Sonrasında da kötü görünümlü iyilerle iyi görünümlü kötülerin amansız mücadelesi başlamış oluyor. Elbette o kötü ve iyi çizgilerinin çoğu karakterde siyah veya beyaz değil de gri olduğunu söylemek mümkün.
Karakter tanıtımlarına geçmeden önce birkaç cümleyle genel ortamı tasvir etmeye çalışayım isterseniz.
ABD’nin genel politikasının orta yerinde konumlanmış Vought isimli özel bir şirket var. Ülkedeki sayıları 300’ü bulan süper kahramanları bünyesinde bulunduran Vought, bu süper kahramanları siyasetçilere karşı koz olarak kullanmakta. ‘Her şehre bir süper kahraman‘ sloganına sahip şirket, bu süper kahraman işini çok büyük bir endüstri haline getirmiş durumda. Yüksek bütçeli sinema filmleri, reklam filmleri, fuarlar falan sömürünün dibine vuruyorlar. Haliyle olay süper kahramanlıktan çıkmış durumda. Süper kahramanlık yapan süper kahramanlardan ziyade süper kahraman gibi görünmeye çalışan kişiler görüyoruz. Halka ve basına karşı verilecek imaj, birincil gündem maddesi konumunda. İnsanları kötülerden korumak ise çok çok arka plana itilmiş bir ayrıntı durumunda.
KARAKTERLER VE OYUNCULAR
Karakterleri 3 grupta toplamaya çalışacağım. Bu 3 grup; The Boys, The Seven ve diğerleri olacak. İlk olarak The Boys mensupları ile başlıyoruz. Dizide söz konusu grubun henüz The Boys ismiyle anılmadığını belirtmeden geçmeyeyim.
=Hughie Campbell=
Babasıyla beraber yaşayan, sıradan bir işi ve sıradan bir hayatı olan, ılımlı bir adam Hughie. Hayatındaki tek parlak ışık olan kız arkadaşı Robin (Jess Salgueiro) trajik bir şekilde öldürülünce hayata karşı olan ılımlı bakış açısını sorgulamaya başlıyor karakterimiz. Robin’in ölümüne sebep olan A-Train’in gerçek manada üzgün olmadığını görüşü ve süper kahraman karşıtı Billy Butcher’ın verdiği gazlar sonrasında bu sorgulama durumu hız kazanıyor. Hughie, çok geçmeden kendisini bir savaşın ortasında buluyor.
Hughie, göze çarpan herhangi bir yetisi olmayan ama teknoloji konusunda az buçuk bilgi sahibi , zeki, iyi niyetli, daha önce hiçbir şey için savaşmamış, son derece normal bir insan.
Karaktere Vinyl dizisi ile The Hunger Games film serisinden anımsanabilecek Jack Quaid hayat veriyor.
=Billy Butcher=
The Boys’a liderlik eden kişi. Eski bir CIA mensubu. Yıllar önce başından trajik bir olay geçmiş ve bu olay sonrasında süper kahramanları yok etmek hayattaki tek misyonu haline gelmiş. Bu misyonu Homelander isimli süper kahramana karşı duyduğu takıntılı öfkesinden güç alıyor. İntikam duygusu gözünü kör etmiş durumda. İnsani duyguları ise körelmiş vaziyette. Kurnaz, karizmatik, korkusuz ve son derece acımasız.
Karakteri Almost Human ve Xena: Warrior Princess dizileri dışında The Lord of the Rings ve Star Trek film serilerinden tanıdığımız Karl Urban canlandırıyor.
=Frenchie=
Billy’nin yeni inşa ettiği ekibe katılan 3. kişi Frenchie. Billy ile geçmişte de ekip olarak hareket etmişler ama bir süredir görüşmüyorlarmış. Şimdilerde kara borsada silah satıcılığıyla meşgul. Bir takım yetenekleri onu Billy için değerli kılıyor. Geçmişte büyük acılar çekmiş, genel olarak öfkeli, dürtüleriyle hareket eden bir adam Frenchie.
Karaktere When Heroes Fly, Bnei Aruba ve Fauda gibi dizilerden aşina olduğumuz İsrailli aktör Tomer Capon hayat veriyor.
=Mother’s Milk (MM)=
Billy’nin yeni inşa ettiği ekibe katılan 4. kişi Mother’s Milk . Billy ve Frenchie ile beraber geçmişte de ekip olarak hareket etmişler. Sonrasında yolları ayrılmış. Özellikle Frenchie ile pek anlaşamıyor.
Ekipten ayrıldıktan sonra hayatını bir düzene koymuş MM. Hayatının aşkıyla evli, mutlu ve çocuklu. Bir ıslahevinde gardiyanlık yapıyor ayrıca. Billy onu göreve geri çağırınca ilk başta rayında giden hayatını bırakmak istemiyor doğal olarak ama Billy onu da ikna etmeyi başarıyor.
Karakteri L.A.’s Finest, The Mysteries of Laura ve Breakout Kings gibi dizilerden tanıdığımız Laz Alonso canlandırıyor.
=The Female/Kimiko=
Ekibimiz bodrum katındaki bir kafeste esir haldeyken tanışıyor onunla. İlk başta kimin nesi olduğu bilinmiyor. Konuşmuyor, kimseye güvenmiyor, büyük işkenceler görmüş ve korkmuş durumda, ilkel tepkiler veriyor. Oldukça yırtıcı biri ve tam bir ölüm makinesi. Zaman ilerledikçe kadının isminin Kimiko olduğunu ve başından neler geçtiğini öğreniyor ekibimiz ve The Boys’un 5. üyesi gibi bir şey oluyor kendisi.
Karakteri Karen Fukuhara canlandırıyor.
The Boys’u bitirdik ve geçiyoruz The Seven üyelerine. Ülkedeki 300’e yakın süper kahraman arasından en prestijli 7 tanesinin seçildiği elit bir süper kahraman grubu The Seven.
=Starlight=
Asıl adı Annie January olan toy, naif, samimi, iyi niyetli, heyecanlı bir genç kız. The Seven’da 1 kişilik yer açılınca bu yeri ona emanet ediyor Vought şirketi. Küçük bir şehirden New York gibi büyük bir şehre gelen, henüz hayata karşı saf bakış açısı bozulmamış, güzel ve tatlı bir komşu kızı tasviri Annie.
Alıştığımız süper kahraman tasvirine en çok uyan kişinin Annie olduğunu söyleyebiliriz gönül rahatlığıyla. İnsanlara yardımcı olmak ve dünyayı kurtarmak gibi birincil emelleri var. The Seven’a katılmak onun en büyük rüyasıymış; The Seven’ın bazı üyeleri ise çocukluk kahramanları. Büyük hayallerle The Seven’a katılan Starlight, orada karşılaştığı ortam sonrası en büyük kabusu içerisinde debelenmeye başlıyor. Kendinden ödünler vererek yozlaşmışlık içerisinde kaybolmak ve kendini yeniden bulmak arasında yorucu bir yolculuğa çıkıyor.
Starlight’ın özel yeteneği ise gözlerinden çıkan ışıkla insanları yok edebilmesi. Normal bir insandan çok daha kuvvetli olduğunu da belirtmeden geçmeyelim.
Starlight karakterinde Red Widow ve Jessica Jones dizileri dışında Blood Father, The Kings of Summer, The Miracle Season ve Crawlspace gibi sinema filmlerinden de hatırlanabilecek Erin Moriarty‘yi izleme şansı elde ediyoruz.
=Homelander=
The Seven’ın egosu tavan seviyelerde olan, acımasız ve psikopat lideri. The Seven’ın geri kalan üyeleri dahil herkes ondan çekiniyor. Halka ve basına karşı ise pozitif bir imaj çiziyor elbette. Yaşayan en büyük süper kahraman olarak lanse ediliyor. Tıpkı Superman gibi uçabiliyor, duvarların ötesini görebiliyor, gözlerinden çıkan lazerle ortalığı yerle bir edebiliyor ve hiçbir silah ona zarar veremiyor.
Queen Maeve’in eski sevgilisi Homelander. Şu anda ise The Seven’ın operasyon sorumlusu ve basın yüzü Madelyn Stillwell’e garip bir seviyede takık durumda.
Karaktere Banshee ve American Gothic dizilerinden tanıdığımız Yeni Zelandalı aktör Antony Starr hayat veriyor.
=A-Train=
Çok hızlı koşabilme yeteneği var. The Flash’tan alışkın olduğumuz üzere ‘Yaşayan en hızlı insan’ olarak lanse ediliyor. Şimdilerden ona meydan okuyan yeni biri var ve bu durum onu güvensiz ve endişeli hissettiriyor. Söz konusu unvanını kaybetmemek için her şeyi yapmaya kararlı bir vaziyette. Aşırı derecede sığ ve bencil biri. Verdiği zararlar için de suçluluk hissi taşıdığı söylenemez.
Karakteri Survivor’s Remorse dizisinden hatırlanabilecek Jessie T. Usher canlandırıyor.
=Queen Maeve=
Starlight ekibe katılmadan önce ekibin tek kadın üyesi olan Queen Maeve, küçük kızlar için tam bir rol modeli konumunda ülkede. Eskiden tıpkı Starlight gibi idealistmiş ve insanlara yardım etmeyi severmiş ama şu an sahip olduğu noktaya çıkarken bu yolda birçok ödün vermek zorunda kalmış kendinden. Üzerinde genel bir yorgunluk hali ve hayal kırıklığı durumu var. Bunu gizlemek için de alaycı bir üslupla kabuğunun altına saklamış durumda gerçek karakterini. Queen Maeve’in özel yeteneği bir kaya kadar sert oluşu. Duygusal açıdan böyle olmadığını düşünürsek iyi bir tezat durumu var ortada.
Karaktere The Astronaut Wives Club, Hell on Wheels, The Last Tycoon ve House of Cards dizilerinden tanıdığımız İrlandalı aktris Dominique McElligott hayat veriyor.
=The Deep=
Ekipte kimsenin pek sallamadığı bir süper kahraman The Deep. ‘Denizlerin en hızlı insanı’ ve ‘Balık Adam’ olarak da anılıyor. Balıklarla iletişim kurabildiğini iddia ediyor. Ekibe pek bir katkısı yok. Sadece görüntü için orada. Pek sallanmadığının da farkında olduğu için yüzeysel takılıyor.
Karakteri Gossip Girl ve Blood & Oil dizilerinden tanıdığımız Chace Crawford canlandırıyor.
=Black Noir=
Ekibin kendi halinde olan, hiç konuşmayan, esrarengiz üyesi. Sürekli olarak yukarıdaki fotoğrafta da gördüğümüz üzere yüzü dahil vücudunun hiçbir açık noktasını göstermeyen kıyafetiyle dolaşıyor. Dövüş sanatlarında usta.
Karakteri Nathan Mitchell canlandırıyor.
*Ekibin 7. ve son üyesi olan Translucent karakteri ise Alex Hassell tarafından canlandırılıyor. Translucent, tamamen çıplak olduğunda tamamen görünmez olabilme yeteneğine sahip. Meraklı ve röntgenci yapısıyla öne çıkıyor.
=Madelyn Stillwell=
Vought şirketinin başkan yardımcısı, The Seven’ın operasyon sorumlusu ve basın yüzü. Şirkete maksimum güç ve karlılık sağlamak için mücadele veriyor. Şirketin bünyesindeki süper kahramanlar da onun pahalı oyuncak koleksiyonunun parçaları konumunda. Son derece manipülatif biri. Bu özelliğiyle hem halka ve basına yön veriyor hem de önemli siyasetçileri avucunun içine alıyor. Bunların dışında bekar bir yeni anne kendisi.
Madelyn Stillwell karakterinde CSI dizisi dışında Leaving Las Vegas, Hollow Man, The Karate Kid gibi sinema filmlerinden aşina olduğumuz Elisabeth Shue‘yu izleme fırsatı yakalıyoruz.
NCIS, Samantha Who?, Mistresses ve Blue Bloods gibi dizilerden aşina olduğumuz Jennifer Esposito‘yu CIA ajanı Susan Raynor karakteriyle izliyoruz dizide tekrar eden bir rolle. Susan ile Billy’nin tanışıklıkları Billy’nin CIA’de çalıştığı dönemden geliyor. Uzun yıllardır görüşmemişler ve Susan’ın Billy’yi pek iyi hatırladığı söylenemez. Billy’nin bir konuda yardım istemek üzere onu ziyaret etmesiyle tanışıyoruz karakterle.
Yukarıda saydığım isimlere ek olarak tekrar eden rollerle veya konuk oyuncu olarak karşımıza çıkan diğer bazı tanıdık simalar ise şunlar: Jess Salgueiro, Ann Cusack, Simon Pegg, Colby Minifie, Christian Keyes, Brittany Allen, Malcolm Barrett, Nicola Correia-Damude, David Andrews, John Doman, Haley Joel Osment, Laila Robins, Jim Beaver, Giancarlo Esposito ve Shantel VanSanten.
YAZARIN NOTU
Diziyle ilgili çok büyük bir beklentim yoktu başına otururken dürüst olmak gerekirse. 1-2 bölüm izler ve vedalaşırım büyük ihtimalle gözüyle bakıyordum hatta. Lakin çok fena yanılmışım. Şu ana kadar izlediğim en iyi süper kahraman temalı diziyi buldum karşımda. Hikaye akışının derli topluluğundan çekimlerin kalitesine, kostümlerden kast seçimlerine ve oyuncu performanslarına kadar her şey çok iyiydi. Bayıla bayıla izledim her yönüyle.
Süper kahraman kavramına farklı bir bakış açısıyla yaklaşan dizi yer yer eğlendirdi, yer yer de heyacanlandırdı. Son derece akıcı ve sürükleyiciydi. Uykudan önce ve uykudan sonra olmak üzere 2 oturuşta oldukça motive bir şekilde tüm sezonu afiyetle hüplettiğim The Boys’ta emeği geçen herkese teşekkürü bir borç bilirim.
Kadrosu genel olarak çok iyiydi ama benim radarımda öne çıkan birkaç ismi belirtmek gerekirse Karl Urban, Tomer Capon, Elisabeth Shue, Antony Starr ve Erin Moriarty’yi sayabilirim herhalde. Bu sezon biraz arka planda kalan Dominique McElligott’tan 2. sezonda beklentim büyük bu arada. Chace Crawford’un karakteri The Deep’e sezon içerisinde bir sürü şebeklik yaptırıp onu sevdirmeye çalışsalar da sezonun en başında yapmış olduğu malum şeyden ötürü soğuk yaklaştım hep karaktere. Ne iyi bir kötü ne de sempatik olabildi. Tamamen gereksiz bir tiplemeydi bana göre.
Sezonun en iyi işlerinden biri olduğunu düşündüğüm dizi için puanım: 9/10
Bir an önce izleyin ve izletin efendim. Pişman olmayacaksınız.
yorumlar
The Boys F**kin’ Reunited
Season 2 teaser
Poster
Bu sefer bütün sezonu aynı gün yayınlamayacaklarmış. 4 Eylül’de 3 bölüm, sonraki her Cuma bir bölüm şeklinde gideceklermiş.
S2 First Look Clip
S2 Sneak Peak
Poster
Season 2 – Teaser Trailer
bayaa bi unuttum yav bunu da.
Comic-Con@Home 2020
Season 2 – Official Trailer
Poster 1–2
Shawn Ashmore, S2’de Lamplighter’ı oynamış.
+Jensen Ackles
3. sezona.
what
Karakter Posterleri
İzledim gelen 3 bölümü.
Aynı ayarda dönmüş denebilir. Yer yer komediye vurarak anlatmaya devam ediyorlar. Bu kafayı seviyorum. Yalnız o kadar çok karakter, cephe, hikaye var ki anlat anlat bitmez bir durumun içindeler.
Stormfront konumu gereği bekleneni yapıyor ama pek sevemedim şimdilik. Diğerleri benzerini yaptığında gözüme bu kadar batmıyor mesela.
S02E01
İlk sezonu hemen bitirdiğimden beri şu sezon gelsin istiyordum. Bölümlerin hepsi gelseydi bu gece bitirecektim hepsini.
Antony Starr bölüm başında yine şovunu yaparak başladı, bayılıyorum adamın bu sahnelerine. 1.sezon herkes sorup durduğu için Black Noir açılışı da iyi olmuş.
Dizide Disney isminin geçeceğini beklemezdim, onu da yaptılar.
Dawn of 7 DC’ye sağlı sollu çakmalar devam ediyor.
Bölüm çok güzeldi, Homelander’ın şov yaptığı bölümlerden biriydi yine.
Deep konusunda nereye gideceklerini de biliyorduk aslında, şikayetim yok. Artık 5 hafta boyunca Cuma günleri bu diziyi beklemekle geçecek.
Stormfront’un bu yaptıklarının bedelini ödediği bölüm gelince çok keyifleneceğim, bu sezon içinde görsek hiç fena olmaz.
Sezonu çok çok kötü bir bölümle açtık. Homelander’ın dil sahnesi ve Stormfront ile tanışma sahnemiz dışında işe yarar tek bir sahne yoktu bence bölümde.
2. bölüm nispeten daha izlenir durumdaydı. Homelander ve Stormfront ayakta tutar vaziyetteydi yine bölümü ilk 40 dakikalık süreçte. Son 20 dakikada ise dizi yavaş yavaş ritmini bulmaya başladı.
3. bölüm ise nihayet tadında ve kıvamındaydı.
The Boys ekibi çok kötü açtı bence sezonu. Seven’ı ise Homelander ve Stormfront taşıyor sadece. 2 taraftan da başka karakterlerin sivrilmeye başlaması şart. Hughie ve A-Train’in dizideki miatları tamamen dolmuş bence bu arada. Gereksiz gereksiz dolanıyorlar ikisi de ortalıkta.
doğan boşluk ise dizi için çok büyük bir handikap şu anda. Dolmuyor ve dolmayacak gibi de duruyor.
Her bölüm Antony Starr övmem gelenek oldu ama adam yine harikalar yaratıyor. Dizinin türü nedeniyle oyunculuk ödüllerinde adaylık konusunda es geçilmesi büyük haksızlık.
Homelander’ın Travis Bickle hayranı olması hiç hem de hiç sürpriz değil, kafalarının çalışması açısından bir sürü benzerlik var.
Asansördeki sahne de uzun süredir geliyorum diyordu. Duygusal açıdan bir çok şey yaşandı. Dizi ilk kez biraz yavaşlayıp ikili sahnelere ağırlık verdi, iyi de oldu.
Sonda Homelander kendi ile neler neler yapacak derken farklı bir yöne gitti, çok işe yarayabilecek bir adamı öldürdü.
Vought+ şaşırtmadı
çok güzel gidiyor valla 2. sezonda aşırı zevk veren bir 4 bölüm bitti açıkcası ilk sezona göre ikinci sezon daha çok süper kahramanlara özellikle homelander ağırlıklı gittiler ve butcher ve hughie çok göz onünde bulunmadılar veyahut göstermediler @Vesper kesinlikle katılıyorum adaylık konusunda özellikle bu sezon antony starr çok iyi ilk sezonda gayet iyiydi ama karl urban daha da mükemmeldi bence
Stormfront’u aşırı beğeniyorum bu sezon. Çok güzel rol çalıyor. Aya Cash rolünü bulmuş bence.
bu bölümle bence 2. sezon sarpa saracak gibi duruyor k, sezon finali bomba bi sekilde bitecek hissi yaratı hayırlısı bakalım bence bu sezonda güzel gidiyor bazı yerlerde farklı kötü yorumlarına rağmen
S02E04-05
Bu 2 bölümde de aradığımı bulamadım. Nerde o ilk sezon; nerde bu sezon? İlk sezonu 2019 yılının en iyi işlerinden biriydi ama bu sezon yetersiz kalıyor. Sezon bitiminde bırakabilirim böyle giderse bu diziyi.
3 Bölüm kaldı, harika gidiyorlar. En fazla eğlendiğim bölüm bu oldu, M.M ve Outlander, haklı olarak utandı, izlerken ben de utanıyorum. Mükemmel Fuck it sahnesi Deep reklamları, Ellen ve Portia üzerine analizler çok eğlenceliydi. O kısımları özellikle ekledikleri belii, güzel eleştiriyorlar.
Aslında
Ek: Sonradan fark ettim baştaki rezalet filmin tekrar çekilme kısmında Joss Whedon’a giydirmişler, iyi de yapmışlar. Senatör de tamamen AOC’den esinlenilmiş, benzetmeye de çalışmışlar.
Uzantı hazırlıyorlar.
2×06’nın pozitif tarafı Lamplighter’dı. Eksi tarafı Frenchie’nin hikayesiydi, bana geçmedi pek.
S02E06
Ekibin en sevdiğim üyesi Frenchie bu sezon biraz arka planda kalmıştı, bu bölümü ona hazırladıkları güzel oldu. Kimiko pek ilgimi çekmiyordu ama yavaş yavaş ısınmaya başladım.
Lamplighter’ı sezon öncesinde fotoğraflarla açığa çıkarmasalar da olurdu, onun hikayesi de beklemediğim bir yöne ilerledi.
M.M talihsiz Gördüğüm anda kesin bir şeyler yapacaklar dedim zaten, piyango ona çıktı.
John Noble, Butcher’ın babası olarak 207’ye konuk olucekmiş.
Son 2-3 dakika güzel karıştı ortalık. Sezon finaline 1 kalmışken destekliyorum.
Peki zahmet olmazsa Black Noir’ı da biraz açar mısınız acaba? İki sezondur herkes var, bir bu adam yok. Alerjiden ölmediğini farz ediyorum tabii.
* Kimin öldürdüğüne şimdilik takılmayacağım. Elbet çıkar ortaya. Thx.
Geçen bölümde biraz kıpırdanma olmuştu. Üstüne bu bölüm daha iyi geldi. Toparlanmaya başladığını hissettirdi yeniden dizi. Araya ‘Butcher ve babası’ hikayesini sıkıştırmanın bir esprisi yoktu yalnız.
gibi görünüyor ama başka biri çıkarsa da şaşırmam elbette. Shawn Ashmore, epey renk kattı bu arada bölüme o kafayı kırmış/bozmuş halleriyle. Bir de ilk önce Black Noir ölebilir mi lütfen ya! Ortalıkta hissiz bir robot gibi dolanması sinirimi bozuyor.
Sezon başından beri çok iyi gidiyorlar, kaldı 1. Bölüm mükemmel sonu ayrı mükemmeldi. Black Noir’ın neleri yapabileceğini gösterdikleri bölümler ayrı hoşuma gidiyor, güzeldi. Sezon finalinde nasıl bir Butcher izleyeceğiz merak ediyorum.
Stormfront’un öneri yaparken PewDiePie demesi Gözden kaçmadı.
vay vay vay yani 7. bölüm neydi öyle ya özellikle bölümün 2. yarısı neydi öyle mükemmel mükemmel öyle yerde bıraktılar ki ne olucak merak ettirdiler kim yaptı kim etti bakalım sezon finalinde ne olucak
2 x 07 üzerine:
Malum konuğu görmek güzeldi. Özlemişim bir dizide izlemeyi. Yaşlanmış be…
yorumlar genel olarak çok iyi değil ama beklentilerime ayar çekerek buna girişme vaktim gelmiş sanırım sezon finaline geldiğimize göre. inş ilk sezonun çok altında kalmaz.
Yoo bence 2. sezonda gayet iyi ya.
Bilhassa bölümün son 5 dk’sı ben gerildim, çok iyiydi.
Bu sezon hemen hemen ilk sezon ayarında arada ufak tempo sorunları yaşasa da. Oyunculuklar yine çok iyi, karakterlerin altı doldurulmaya başlandı. Stormfront hiç fena değil.
Sezon finali çok sağlam olacak gibi.
Bölümün ilk yarısı yavaş bir tempoda ilerlese de ikinci yarısında hızlandılar. Devamında olanlar güzeldi. Sonlara doğru her şeyi bayağı bir topladılar aslında ama gelecek sezona yol yapmayı ihmal etmemişler. Yine her karakterin payına bir şeyler düştü.
* Kafaları patlatan Victoria Neuman mıymış? Ne güzel. Hughie’ye sevgiler, ne diyeyim.
* Maeve’in sonlara doğru dahil olması değil de Homelander’in o videoyla cayması biraz basite kaçtı sadece. Onu da narsistliğine mi versem, neye versem bilemedim.
Bir de A-Train’i almışken Deep’i de alsalardı olurdu sanki.
Bölümün 2. yarısı, ilk yarısına oranla daha iyiydi diyebilirim.
*Kimiko: Nesin sen? Cidden? Kullanma kılavuzu lazım bu kadın için.
*Homelander: Süt sahneleri eğlendiriyordu falan ama bu nedir ya?
*Normal şartlarda Homelander o boş tehdidi … Göz devirmemek elde değildi o sahneye.
*Stormfront’un Almanca sahnesine gülesim geliyor hala.
*
Önceki yorumlarımda da belirttiğim üzere ilk sezonun çok altında bir sezon oldu benim açımdan. Yine daha önce de belirttiğim üzere Homelander-Stormfront ikilisi yalnız başlarına taşımaya çalıştılar koca sezonu. Geri kalan karakterler verim vermedi ne yazık ki.
yokluğunun büyük hissedildiği düşüncem de baki. Jensen Ackles takviyeli 3. sezon daha iyi olur umarım diyeceğim ama çok umutlu da sayılmam yani.
Yeni sezon yakın zamanda gelmez herhalde. Gelince/gelirse (Bu ortamda onayların geri çekilmeyeceğinin bir garantisi yok nihayetinde.) görüşürüz artık.
Kafa patlatan kadına da şaşırdım, neler çıkacak altından acaba ilginçç.
Hemen gelsin 3. sezonnnnn (Jensen içinnn)
#SoldierBoyLives
ama bence güzel sezondu valla başlar hoşuma gitmişti de ama biraz fırtına öncesi sessizlikti son bölümler ise epey heyecanlı artık bakalım 3. sezon nasıl olucak
@necdetcem7 The Boys dünyasında her şey olur Yaparlar bir şeyler. Devam etmemesi imkansız.
E iyi sevindim o zaman kalbim kırılmadı
Dolu dolu bir sezon finali oldu. Çok sevdiğim 1.sezondan çok daha sağlam bir sezon izledik.
Butcher telefona bile The Cunts at Vought diye kayıt etmiş Sondaki olayda tahminim
Bu bölüm Butcher sahnelerinde çok tedirgin ettiler, nerede ne olacak bilemedim. Becca diziye ilk girdiği anda onun ölüp Ryan ile Butcher’ın baş başa kaldığı bir senaryo geleceğini biliyordum, daha ilginç bir senaryo ortaya çıkıyor çünkü. Neyse ki Butcher kendini kaybetmedi.
Çok fazla arka planda kalan Queen Maeve sezon finalinin yıldızı oldu, Bir an Homelander onu öldürecek sandım. Maeve’in bu kadar öne çıkması iyi oldu. 1 bölüm Black Noir olmadan savaştılar, hemen yenildiler. 3.sezon iyileşip hemen ekibe katılsa iyi olur.
Stormfront’un biletini bu sezon kestikleri iyi oldu. Çok iyi bir performans sergiledi ama o kadar nefret edilecek bir karakter ki çok fazla uzatmak zarar verirdi. Omurgasız Deep’in sahneleri bu sezon çok güzeldi, ana konuya girmeden dizinin komedi yükünü güzel taşıdı.
3.sezonu zaten en çok beklenen birkaç diziden biri olacak, keşke Soldier Boy haberini bu kadar erken duymasaydık, beklemesi daha kötü olacak.
Antony Starr’ı geçen sezon da çok övüyordum ama 2.sezon öncesi Banshee’nin ilk 3 sezonunu izlediğim için adama olan saygım arttı. Dizinin türü yüzünden ödüllerde anılmayacak ama bu sezon hak ettiği yerler orası.
Eric Kripke, Stormfront konusundaki cevabı TVLine’a vermiş.